Toplum genelinde sıklıkla rastlanan tiroid nodülleri, genellikle tesadüfen tespit ediliyor. Çoğunlukla iyi huylu olan nodüllerin kansere dönme durumu merak ediliyor. Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, 100 kişiden 3’ünde nodüllerin tiroid kansere dönme durumunun olabileceğini aktardı.
Vücudun metobolizma hızını etkileyen tiroid, halk arasında adem elması olarak bilinen kıkırdak yapının altında konumlanıyor. Toplumda tiroid nodüllerinin sıklıkla görülüyor ancak her nodül tehlikeli değil.
Tüm vücudu etkileme durumu söz konusu olan tiroid hormonlarını salgılayan ve kelebek şeklinde olan tiroid bezleri hakkında Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, önemli açıklamalarda bulundu. Tiroid bezinin iç dokusunun normalde homojen olduğunu aktaran Prof. Dr. Bozkırlı, tiroid yapısından farklı olan ve radyolojik olarak etrafından ayırt edilebilen yapılara ‘nodül’ isminin verildiğini dile getirdi.
Nodüllerin elle muayenede yüzde 3 ile 7 oranında tespit edilebildiğini, ultrasonografi gibi radyolojik yöntemlerle tespit edilme oranının yüzde 35 ile 45 oranına yükseldiğini aktaran Prof. Dr. Bozkırlı, kimi zaman boyunda şişlik şikayetiyle doktora başvuru yapıldığını ancak bazen başka hastalıklar için yapılan radyolojik incelemeler esnasında tesadüfen ortaya çıktığını aktardı.
100 KİŞİDEN 3’ÜNDE KANSERE DÖNÜŞME RİSKİ
Tiroid nodüllerinin yaşın ilerlemesine bağlı arttığını dile getiren Prof. Dr. Bozkırlı, “Klinik pratikte en çok korkulan durum bu kitlelerin kötü huylu olmasıdır. Bu lezyonların çoğu iyi huylu kitleler olduğu için çoğu hastada iyi bir değerlendirme sonrası hastaların basitçe takibi mümkün olmaktadır.” açıklamasında bulundu.
Tiroid nodüllerinin tek veya çok sayıda olabileceğini belirten Prof. Dr. Bozkırlı, “Tiroid nodüllerinin yapıları incelendiğinde bir kısmı katı, bir kısmı içi sıvı dolu ve bir kısmı da katı-sıvı karışık yapıda olabilir. Yine benzer şekilde boyutları değişken özellik gösterir. Büyük bir çoğunluğu hiçbir belirti vermeyen küçük kitleler halindeyken, daha az bir kısmı boyundaki diğer anatomik organlara baskı yapabilecek düzeyde büyük kitleler halinde olabilir” sözlerini kullandı.
Tiroid hakkında açıklamalarda bulunan doktor, yüzde 3’lük oranda tiroid kanserine dönüşme riski olduğunu işaret ederek, “Bir tiroid nodülü tespit edildiğinde karar verilmesi gereken en önemli durum, iyi huylu veya kötü huylu ayrımının uygun bir şekilde yapılmasıdır.” dedi.
SES KISIKLIĞINA DİKKAT!
Hastaların hikayesinin uygun şekilde alınmasının önemine değinen Prof. Dr. Bozkırlı, “Çocuklarda, ileri yaş erkeklerde, baş-boyun bölgesine radyoterapi öyküsü olan hastalarda, ailesinde tiroid kanseri öyküsü olanlarda ve çocukluk-genç erişkin yaşlarda iyonize radyasyona maruz kalan kişilerde nodüllerin kanserleşme ihtimali yüksektir.” ifadelerine yer verdi. Bunların dışında; hızlı büyüyen nodül olduğunda, ses kısıklığının eşlik etmesi durumunda, nefes darlığı-öksürük ve yutma güçlüğü gibi bası tanılarının eşlik ettiği hastalarda tiroid nodüllerinin kötü huylu olabileceğine dikkat çekti.
Tiroid nodülü tespit edilen hastalarda kan testi ile değerlendirme yapıldığını aktaran Prof. Dr. Bozkırlı, bu testin sonuçlarına göre ilaç tedavisi yapılabileceğini belirtti. Sıklıkla ultrasonografi yönteminin kullanıldığını kaydeden Bozkırlı, deneyimli bir hekimin değerlendirmesiyle nodülün iyi veya kötü huylu olma durumu hakkında ciddi bilgiler elde edildiğini söyledi. Aynı zamanda ultrasonografi ile nodülün yerleşim yeri, şekli, boyutu gibi özellikleri hakkında fikir sahibi olunabileceğini ifade etti.
AMELİYAT GEREKLİLİĞİ BİYOPSİ İLE BELLİ OLUYOR
Ultrasonografiden sonraki aşamanın biyopsi olduğunu aktaran Bozkırlı, “Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi genellikle ultrason eşliğinde tiroid nodüllerinin içerisine iğneyle girilerek birkaç damla örnek alınmasından ibaret bir işlem olup, uygun ellerde yapıldığında hiçbir yan etki beklenmeyen çok faydalı bir tanı yöntemidir.” dedi.
Biyopsi sonrası ameliyat durumunun olup olmadığının belirlendiğini sözlerine ekleyen Bozkırlı, tiroid nodüllerinin ilaç tedavisi bulunmadığını ancak hormon salgılayan tiroid nodüllerinde radyoaktif iyot tedavisi uygulanabileceğini belirtti.
Bozkırlı, iyi huylu olduğu tespit edilen kişilerin 6 ay-1 yıl gibi aralıklarla ultrasonografi takibinin devam ettiğini söyledi. Radyofrekans ablasyon yönteminin de son senelerde daha fazla tercih edildiğini aktardı.
Prof. Dr. Bozkırlı toplumda çok sık görülen tiroid hastalıklarının, deneyimli hekimler tarafından değerlendirildiğinde çoğu zaman ilaçsız takip edilebilecek durumda olduğunu kaydetti. Tedavi edilmesi gereken durumda olan hastalarda ise radyoaktif iyot tedavisi, cerrahi ve radyofrekans ablasyon gibi tedavi yöntemlerinin kullanıldığını belirtti.